Bayetav İzmir Barometresi İlk Araştırma Raporu Yayınlandı...

Bayetav; yılda dört kez yayınlayacağı ve her mevsimsel geçişte İzmir’in sosyolojik fotoğrafını çekerek kamuoyu ile paylaşacağı İzmir Barometresi araştırmalarının ilkini tamamladı.


Bayetav İzmir Barometresi, İzmirlilerin yereldeki sorunlara ilişkin önceliklerine, Türkiye’nin güncel meselelerine ilişkin değerlendirmelerine, İzmir’de yaşama hangi duygu ve kimliklerin hakim olduğuna periyodik olarak ışık tutmayı amaçlıyor.  Barometre hem zaman içerisindeki değişiklikleri izlemeyi mümkün kılan ortak temalara sahip olacak hem de güncel ihtiyaçlar ile uyumlu olarak özel temalara odaklanacak. Saha araştırması Ekim ayında gerçekleştirilen ilk Barometre araştırmasının özel teması ise, eğitim oldu.


Yapılan araştırmaya göre; İzmirlilerin en şiddetli hissettiği duygular stres ve kaygı. Bu duyguların şiddeti, kişinin geliri düştükçe artıyor. Derin yoksulluk koşullarında yaşayan katılımcıların %61’i bu duyguları çok sık yaşadığını ifade ederken, üst sınıfta bu oran %47’ye kadar düşüyor.


Buna karşı, İzmirliler İzmir’de yaşamaktan oldukça memnun. Katılımcıların %73.5’i İzmir’de yaşamaktan memnun olduğunu söylüyor. Ancak, politik tercihler ve de etnik mensubiyet İzmir’de yaşamaktan memnuniyeti etkiliyor. Araştırmaya göre Ak Parti ve DEM Partiyi destekleyenlerde İzmir’de yaşamaktan memnuniyetin düştüğü  görülüyor.


Farklı profiller tarafından İzmir’e atfedilen ve İzmir’de yaşam memnuniyetini artıran bazı unsurlar öne çıkıyor. Bu değerler, en fazla ortaklaşılandan başlayarak şöyle sıralanıyor: i) kadınların kamusal yaşama eşit katılımı (%65), ii) kültür-sanat olanaklarının zenginliği (%57), iii) İzmir’in çocuk dostu bir kent olması (%55) ve iv)  yeşil alan, park ve sahil gibi  gibi kamusal alanların zenginliği (%55).


Katılımcılara göre, Türkiye’nin en önemli gündemleri ekonomi ve kadına/çocuğa yönelik şiddet. Bu iki öncelikli gündemin hemen ardından mülteciler, dış politika, adalet sistemi ve güvenlik sorunları geliyor.


Katılımcıların %80’inden fazlası, Türkiye’de ekonominin mevcut durumunu “kötü” olarak nitelendiriyor ve %60’ı bu durumun daha da kötüye gideceğini düşünüyor. Yalnızca Türkiye ekonomisinin değil, kendi hanesinin ekonomik durumunun da 5 yıl sonra şimdikinden daha kötü olacağını düşünenlerin oranı %40’a yaklaşıyor.


İzmir’de yaşayan her 10 kişiden 3’ü, geçtiğimiz üç ay içerisinde gıdaya erişim endişesi yaşadığını söylüyor. Son üç ayda sıklıkla gıdaya erişemediğini ifade edenlerin oranı ise, %23. Alt gelir grubunda bu oran, %77’ye kadar yükseliyor.


Katılımcıların kendilerini en fazla ilişkilendirdiği ilk üç kimlik; Atatürkçülük, milliyetçilik ve demokratlık. Her dört İzmirliden en az biri kendisini en fazla Atatürkçülüğe yakın hissediyor. Katılımcıların kendilerini en uzak bulduğu kimlikler ise aşırı sağcılar, dine yakın gruplar, mülteciler ve Araplar.  


Katılımcıların yalnızca dörtte biri, mevcut koşullarda yeni bir anayasa yapılması konusunda toplumsal uzlaşının mümkün olduğunu düşünüyor. Katılımcıların yarıdan fazlası ise, Türkiye’nin BRICS üyeliğine karşı çıkıyor.


İzmir’de yaşam memnuniyetini en fazla düşüren faktörler ise, yerel hizmetlerde yaşanan aksaklıklar ve iş olanaklarının yetersizliği. Her 10 kişiden sadece 3’ü, İzmir’deki altyapı hizmetleri, yerel hizmetler ve iş imkanlarının yeterliliği konularında olumlu görüşe sahip.


Belediye hizmetlerinden, özellikle dezavantajlı gruplara yönelik desteklerden ve kamusal sosyal olanaklardan memnuniyet AK Parti seçmenlerinde belirgin bir şekilde düşük. CHP seçmenleri ise şehrin sosyal ve kültürel imkanlarından görece memnun olsalar da, İzmir’de temel belediyecilik hizmetleri ile ekonomik fırsatların yeterli olmadığı fikrine katılıyor. DEM Partili her dört kişiden üçü de belediyecilik hizmetlerinden memnun değil.


Özel Tema: Eğitime İlişkin Kanaatler, Kaygılar ve Beklentiler


Araştırmanın özel teması olan eğitime ilişkin bulgulara bakıldığında; öğrenci okutmanın İzmir’deki en az dört haneden birinin meselesi olduğu söylenebilir. Bu hanelerde çocukların %87’si devlet okuluna gidiyor.


İzmirliler iyi bir okulun her şeyden önce kaliteli bir eğitim sunması gerektiğini belirtiyor. Veliler, eğitim kalitesini değerlendirirken hem eğitim programını hem de öğretmenlerin niteliğini önemsiyor. Öğretmenin öğrencilere bireysel olarak ilgi göstermesi ve doğru yönlendirmeler yapması en sık dile getirilen talepler arasında. Fiziksel imkanlar bakımından ise öncelikler; okulların temizliği ve sınıf mevcudiyeti. İyi bir okulda aranan diğer fiziksel olanaklar ise teknolojik donanım, ulaşım kolaylığı ve beslenme seçenekleri.


Okulların güvenliği, öğretmen ilgisizliği, çocukların akran zorbalığı yaşama ihtimali, alınan eğitimin kalitesi ve çocukların alınan eğitimden sonra erişebileceği kariyer-iş fırsatları velileri en fazla kaygılandıran faktörler. Daha sonra; eğitim masrafları, okul temizliği, ulaşım ve yüksek sınıf mevcudunun da kaygı yarattığı görülüyor. Sınav odaklı eğitim sistemi ise, veliler üzerinde tek başına kaygı yaratmıyor.


Farklı veli profilleri, ücretsiz okul yemeği talebinde buluşuyor. Katılımcıların %80’inden fazlası, çocuklara okulda bir öğün ücretsiz yemek verilmesini devletin en önemli sorumlulukları arasında görüyor. Bu yoruma, ücretsiz okul yemeğine ihtiyaç duymayan gelir grubu da katılıyor.


Katılımcıların %70’i, nitelikli eğitime ulaşmanın yeterli ekonomik gücü olmayanlar için son derece zor olduğunu düşünüyor. Eğitimin niteliğine ilişkin tatminsizlik ve memnuniyetsizlik orta sınıf ile üst sınıfta çok daha güçlü.  Alt gelir grubundaki veliler, çocuklarının aldığı eğitimden daha az şikayetçi. Ancak, alınan eğitimin çocuklarına daha iyi koşullar getireceğine inanmıyorlar.


Aylık eğitim harcamalarının, gelir grubu fark etmeksizin büyük oranda 5.000 TL ve 10.000 TL arasında değiştiği görülüyor. Gelir ile eğitime yapılan harcamalar arasında tutarlı bir ilişki olduğu anlaşılıyor. Çocuğunu yurt dışında okutma arzusu çocuklarının aldığı eğitimden memnun olmayanlarda ve bu eğitimin çocuklarına daha iyi yaşam standartları getireceğine inanmayanlarda oldukça yüksek. Eğitimin kalitesinden memnuniyet ve eğitim yoluyla sınıfsal sıçrama umudu arttıkça, çocuğunu yurt dışında okutma arzusu zayıflıyor.


AK Partili velilerde eğitimin kalitesinden memnuniyet ve çocuklarının eğitim yoluyla daha iyi koşullara kavuşabileceğine duyulan inanç daha güçlü. CHP’li velilerde ise nitelikli eğitimin sınıfsal olduğu düşüncesi ve ücretsiz okul yemeği talebi daha görünür oluyor. Ücretsiz okul yemeği talebi ve çocuğunu yurtdışında okutma hayalinin, farklı siyasi görüşlerden velilerin birbirine en çok yaklaştığı konular olması dikkat çekici.


Bayetav İzmir Barometresi kapsamında bir sonraki araştırmanın Şubat ayında yayınlanması bekleniyor.


Araştırma raporuna bu linkten erişebilirsiniz.