İzmirlilik Araştırması

Dr. Fırat Genç'in yönetiminde Prof. Dr. Ferhat Kentel ve Yeliz Bulgurcu'nun katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz bu araştırmamızda İzmirlilik meselesine odaklandık. Görsel belgeleme yöntemiyle yapılan araştırmamız çerçevesinde farklı kesimlerden 27 derinlemesine görüşme gerçekleştirerek, İzmirliliğin farklı yüzlerini sergiledik. İzmir’in geçmişinin ve geleceğinin nasıl tahayyül edildiğini, bugününün nasıl yaşandığını belirlemeye çalıştık.


"İzmir'de Bir Arada Yaşamın İmkanı" başlıklı araştırma raporunu indirmek için tıklayınız. 


Araştırma sunumunu ve araştırma kapsamında POSTANE desteğiyle hazırlanan 8 tematik videoyu aşağıda izleyebilirsiniz.




































İzmirlilik Araştırmasından.....



“İzmirlilik”: Kimlik ve Değişim

 


İzmir’in “özgürlükçü” kimliği

 

İzmir bir “özgürlük” şehridir. “Rahatlık” ve “hoşgörü” bu kimliğin anahtar kelimeleridir. İzmir’de farklı yaşamlara hoşgörü düzeyi yüksektir.

İzmir çokkültürlüdür, renkli yaşam tarzlarına sahiptir.

Geçmiş kültürlerden gelen birikimi bilmek bu kimliğin parçasıdır.

İzmir kamusal alanı çoğulluğu barındırır ve besler.

İzmir’i İzmir yapan bu birikimin bıraktığı izlerdir, devamlılık duygusunu veren “patina”dır.

İzmir’in geçmişten geleceğe kimliğini en iyi “kadın” metaforu anlatabilir.

 


İzmir’in kimliğinin önemli bir parçası nostalji

 

İzmir’in kimliğinde geçmiş çok önemli bir yer tutar; bu, bir tür kayıp duygusuyla bir aradadır.

Tanımayanlar bile İzmir’in geçmişini özler.

Şehrin her tarafında, hafızasında kokular, renkler, isimler vardır.

 


Huzur ve güven

 

Kimliği besleyen, kimlikle el ele giden bir ruh hali: başka hiçbir şehirde olmayan, güven veren bir huzur hali… Hızlı, dakik ve programlı yaşamak isteyenlerin sevmediği bir özellik.

Özellikle geçmiş hafızası “sahil”, “kordon” gibi imajlarla birlikte duygu dünyasındaki huzuru besliyor.

“Emekli şehri” İzmir de bunun parçası.

İzmir güven verir. (Bir katılımcı: “İzmir’de iyilik bulaşıcıdır”.)

Bir taraftan çok güvenli bir İzmir var, kimliği bir “veri” gibi görünüyor. Ancak diğer yandan garantili hiç bir şey yok…

 


Bir arada yaşama, dayanışma

 

İzmir bir göç şehri, yerlisi neredeyse yok; herkes göçmen. Ancak daha eskiler yeni gelenlerle hemhal olmakta önce zorlanıyor. Önyargılar üreyebiliyor. Ama İzmir’in şimdilik en önemli potansiyellerinden biri bir müddet sonra yeni gelenleri hem kabul etmesi hem de kimliğinin içine katabilmesi.

Bu potansiyelin en önemli kaynağı karşılaşmalar… (Bir katılımcı: “Şimdi ister istemez insan tanımadıkça uzaklaşıyor”.)

Deprem en yakın örnek: İzmir dayanışmanın şehri.

Ancak şehrin özellikle engelliler için erişilebilirlik ve ulaşılabilirlik açısından adımlar atması gerekiyor.

 


Özgürleştiren İzmir ve karakutuları

 

İzmir modern bir şehir ve bunun bir türevi olarak “modernist” kimlik İzmirlilik kimliğinin altında ayrıştırıcı bir faktör olarak rol oynuyor. (Bir katılımcı: “Kentli olabilmek kolay değil”.)

İzmir’in en önemli karşılaşma yeri ve bir kamusal alan olarak Kordon çok önemli. Kordon herkesin bir araya gelebildiği bir yer. Bu bir açılma mekânı; bu sembolik mekân bir araya getiriyor. 

Ama İzmir kapanmanın da, dışlamanın da yerlerini, sembollerini ve eylemlerini taşıyor. (Bir katılımcı: “Başörtülü kızım bayrak sopasıyla tacize uğradı”…)

 


Sosyal - sınıfsal

 

İzmir’in bugününde (kimliğinde, dayanışmasında) bir zamanlar işçi sınıfının şehri olmasının payı var…

İzmir ekmek kavgasının ve dayanışmanın şehridir; yokluğun içinde dayanışma üretir.

Ama her yerde olduğu gibi İzmir’de de yoksulluk var ve “ideal İzmir”i yaşayamayanlar var. (Bir katılımcı: “parası olmadı mı yaşayamaz insan, gezemez dolaşmaz”.)

İzmir’in iklimi yoksul insanların sokakta çalışabilmesine imkân verir.

İzmir’de mülteciler için hayat mücadelesi ve memleket özlemi iç içedir.

İzmir’de hayat genel ekonomiden bağımsız değildir. (Bir katılımcı: “güneş çarığı sıkar, çarık da ayağı sıkar”.)

 


İstanbulluluk ve İzmirlilik / bir tehdit ve karşılaştırma nesnesi olarak İstanbul

 

En çok sorun yaratan göçmenler: İstanbullular! Ya da “Urlalılar”!

Büyük korkulardan biri “İstanbullaşan İzmir”.

Ancak İstanbul, İzmirliliğin eksiklerini (“her şey yavaş”, “insanlar aşırı rahat”, “iş yapmak zor!”) de sorgulama aracı.

İstanbul’u düşünmek İzmirli olmayı güçlendiriyor ve İzmir’le yüzleşmeyi sağlıyor. İzmirli İzmir’in kıymetini biliyor.

İzmirlileşen İstanbullular yeni entegrasyon yolları geliştiriyorlar: “yarım İzmirlilik”…

 


Çevre – kıymetini bilmek

 

İzmirli olmak şehrin bütün bölgesini benimsemeyi de içeriyor. Ancak muhteşem doğal kaynaklar ve güzellikler de garanti değil. Bu garantili olmayan hale karşı, “toprağa saygı gösterilmesi için mücadele eden çok güçlü bir çevreci sivil toplum hareketi var.

Ege Bölgesi tarımsal üretimde çok yüksek oranlarda “zehir” kullanılan bir bölge. (Bir katılımcı: “Dereyi zehirleme, sadece sinek değil, diğer canlılarla birlikte sen de öleceksin!”)

1970’li yıllarda “tencere boyuyor domat”tan bugün kokusu bile olmayan domatese geldik.

Çocukluğumuzda mahallede denize girerken, deniz kirlendi ve uzaklara gitti. (Bir katılımcı: “Denizi geri istiyorum!”)

 


İzmir’in potansiyeli

 

İzmir şehri, limanı, tarihi, tarımı, turizmi, sanayisi, gastronomisi ve müziği ve de daha bir çok özelliğiyle çok yüksek bir potansiyele sahip bir şehir.

Ancak, İzmir’e çok haksızlık yapıldı ve yapılıyor. (Bir katılımcı:  “İzmir’in hakkını vermek gerekiyor”.)

 

 


SONUÇ

Devamlılık ve değişim olarak İzmirlilik

 

İzmir çelişkilerle yenileniyor, hep bir ötekiyle hemhal oluyor, İzmirliliğin özgür kimliği üremeye devam ediyor.

En azından şimdilik…

Bu bir doğal süreç değil; mücadele ve karşılaşmalarla mümkün.